top of page
Yazarın fotoğrafıDeniz Dede

Yapay Zeka ve Endişeler: Gelecekte Bizi Ne Bekliyor?

Yapay zeka teknolojileri, son dönemde çokça konuşulan ve olağanüstü heyecan yaratan yenilikler arasında yer alıyor. Sağlıktan otomotive, eğitimden finans sektörüne kadar pek çok alanda devrim niteliğinde değişimler vaat ediyor yapay zeka. Ancak, her yenilikte olduğu gibi, yapay zeka teknolojileri de birtakım endişelere yol açıyor. Bu endişelerin ucu istihdamda yaşanacak zorluklardan ekonomik altyapıya, sosyolojik problemlerden geçiş döneminde deneyimlenecek aksaklıklara kadar uzanıyor.

Yapay Zeka'nın İş Gücüne Entegrasyonu

Peki, devletler neden bu teknolojiyi benimsemekte tereddüt ediyor? Yapay zeka teknolojilerini aslında değerlendirilebilecek pek çok iş kolunaa entegre etmenin önündeki engeller neler?


Otomasyon ve İşsizlik Kaygısı


Yapay zeka ve beraberinde getireceği otomasyon sistemlerinin, birçok işin insanlar yerine makineler tarafından yapılmasına yol açacağı düşüncesi oldukça yaygın. Özellikle rutin ve salt tekrara dayalı olan işler, yapay zeka sistemleri sayesinde hızla otomatik hale getirilebilir. Bu da, düşük vasıflı işlerde çalışanlar için işsizlik riskini artıran bir unsur olarak ortaya çıkıyor. Bahsi geçen rutin işleri devralabilecek bir otomasyon sistemi geliştirildiğinde, sıfır çalışanlı sektörler ortaya çıkabilir ve mevcut sektörler kârlılığı hesaba katarak bu sisteme geçme yönünde adımlar atabilirler. Devletler, işsizlik oranlarının artması durumunda, toplumsal ve ekonomik dengelerin sarsılabileceği endişesi taşır ve bu sebeple de "yapay zeka" kavramının geçtiği her fikir için ayrı çalışmalar yapmak durumundadır.


Bu durum sadece ekonomik bir sorun yaratmakla kalmıyor; işini kaybeden insanların, toplumsal huzursuzluğa neden olması ve gelir eşitsizliğinin daha da derinleşmesi risklerini de beraberinde getiriyor. Dolayısıyla devletler, bu tür olası olumsuz etkilerden kaçınmak için yapay zeka teknolojilerine geçiş noktasında olabildiğince temkinli davranıyor.


Geçiş Sürecinin Zorlukları


Yapay zeka teknolojilerini benimsemek, mevcut iş gücünün bu yeni sisteme uyum sağlamasını gerektiriyor. Bu, işçilerin pek çoğunun daha önce karşılaşmadıkları yeni beceriler öğrenmesi ve dolayısıyla mevcut iş gücünün yeniden eğitilmesi anlamına geliyor.


Ancak, bu tür bir geçiş süreci kolay değil; zaman alıcı ve yüksek maliyetli süreçler devlet kurumları kadar özel kurumları ve diğer organizasyonları da etkileme potansiyeline sahip. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, bu tür eğitim programlarına yatırım yapmak epey zor olabilir. Ayrıca, yeni beceriler öğrenmek her çalışan için de mümkün olmayabilir. Tüm bu sebepler bir araya geldiğinde oluşan tablo, işsizlik sorununu daha da karmaşık bir hâle getirebilir.


Bunlarla birlikte, küçük ölçekli işletmeler yapay zekaya geçiş sürecinde oluşacak maliyeti karşılamakta zorlanabilir. Bunun bir sonucu olarak da iş dünyasında büyük firmalar ile küçük işletmeler arasında hâlihazırda var olan uçurumun büyümesine neden olabilir. Devletler, bu tür ekonomik riskleri de göz önünde bulundurabilir ve bu sebeplerle yapay zeka entegrasyonuna mesafeli durabilirler.


Ekonomik ve Sosyal Maliyetler


Yapay zekanın işsizliği artırabileceği endişesi, sadece bireylerin işlerini kaybetmesiyle veya yeni beceriler edinmeye zorlanmasıyla da sınırlı kalmıyor. İşsizlik oranlarının artması, devletlerin sosyal güvenlik harcamalarını artırmasına ve kamu maliyesi üzerinde ek bir yük oluşturmasına neden olma riskini taşıyor. Ayrıca, işsizlik nedeniyle azalan tüketici harcamalarının, genel anlamda ekonomik büyümeyi de olumsuz etkileme potansiyeli mevcut.


Sosyal açıdan bakıldığında da uzun süreli işsizliğin, insanların ruhsal ve sosyal sağlığını da olumsuz etkilediği gözlemleniyor. Bu durumun, toplumsal huzursuzlukların artmasına ve hatta güvenlik sorunlarının ortaya çıkmasına neden olması ihtimali de göz önünde bulundurulması gereken bir konu olarak ortaya çıkıyor. Devletlerin, bu tür olumsuz etkileri önlemek için ek çalışmalar başlatması ve yapay zeka ile entegre yapılacak işlerde normalin üstünde temkinli tutum sergilemesi gerekiyor.


Etik ve Sosyal Sorumluluklar


Devletlerin yapay zeka teknolojilerine entegrasyon konusundaki çekinceleri, salt teknik nedenlerle sınırlı değil. Vatandaşlarının refahını koruma ve sosyal adaleti sağlama sorumluluğu taşıyan devletler, yapay zekanın işsizlik başta olmak üzere olumsuz etkiler yaratabileceği çekincesini her zaman taşıyor ve bu teknolojilere temkinli yaklaşmayı tercih ediyorlar.

Yapay Zeka ve Etik

İşin sosyal sorumluluk kısmında ise devletlerin, vatandaşlarının hakkını gözetme, onların çalışabileceği yeni iş alanlarının açılması noktasında yeni girişimleri desteklemek ve bunlara paralel olarak gelir eşitsizliğini azaltarak vatandaşlarının tamamının refah düzeylerinin adil bir biçimde artmasını hedefleme gibi asli görevleri bulunuyor. Yapay zeka teknolojilerinin entegre olacağı sektörlerin niteliğine göre yeni fırsatlar sunması ya da mevcut işleri tamamen otomatik hâle getirerek işgücünde azalmaya yol açması kaçınılmaz. Bu bağlamda yüksek nitelikli işlerin yapay zeka sistemlerinin getireceği fırsatlarla beraber artacağı ve düşük nitelikli işlerin yine bu sistemlerin entegre edilmesine paralel olarak kaybolacağı ya da önemli ölçüde azalacağı, bunun bir sonucu olarak da işlerini yapay zekaya devreden çalışanların hem ekonomik hem de sosyal koşullar bir araya geldiğinde isyan çıkarmaya meyilli olacağı öngörülebilir. Devletlerin asli görevi efektif çalışma yöntemlerinden ziyade mevcut istihdamın sürekliliği ve halkın refahıdır. Bunu sağlamak içinse istihdamı azaltacak ölçüde büyük bir sistem olan Yapay Zeka'ya entegre olmaktan kaçınılması doğaldır.


Seçmeni Tehlikeye Atan Ortaklık: Yapay Zeka ve Otoriter Yönetimler ile İlgili Endişeler


Yapay Zeka sistemlerinin istihdama ve ekonomiye yapacağı etkilerin yanında, ortaya atılan yeni tartışmalar Yapay Zeka sistemlerinin otoriter bir yönetimin elinde sonsuz bir baskı ve sosyal manipülasyon aracına dönebileceği endişesidir. Yapay zeka, sadece ekonomik veya endüstriyel alanlarda değil, aynı zamanda politik ve sosyal alanlarda da güçlü bir araç haline gelebilir. Oluşan endişelere göre otoriter yönetimler, Yapay Zeka'nın sunduğu kontrol ve izleme yeteneklerini kullanarak iktidarlarını güçlendirebilirler. Bu alanı da beş farklı başlıkta incelemek mümkündür.


1) Sınırsız Gözetim ve Kontrol


Yapay zeka, geniş çapta veri işleme ve analiz yetenekleriyle toplumu yakından izlemeyi kolaylaştırabilir. Otoriter yönetimler, bu teknolojiyi kullanarak vatandaşların hareketlerini, dijital aktivitelerini ve sosyal medya etkileşimlerini takip edebilir. Yüz tanıma sistemleri ve kitlesel veri analizi gibi Yapay Zeka tabanlı araçlar, hükümetlerin bireyleri daha sıkı bir şekilde kontrol altında tutmalarını sağlayabilir. Bu noktada kişisel özgürlüklerin kısıtlanması ve mahremiyetin ihlal edilmesi riskleri gündeme gelebilir.


2) Sansür ve Bilgi Manipülasyonu


Otoriter rejimler, yapay zekayı kullanarak bilgi akışını daha etkili bir şekilde kontrol edebilir. Yapay Zeka algoritmaları, internet ve sosyal medyada istenmeyen içerikleri anında tespit ederek sansürleyebilir. Aynı zamanda, sahte haberler ve deepfake teknolojisinde sıkça görüldüğü üzere manipüle edilmiş içerikler oluşturmak için de kullanılabilir, bu da kamuoyunu yanıltma ve propaganda amaçlı bir araç haline gelebilir. Böylece rejimler kendi ideolojilerini yayarken, muhalif sesleri bastırmak için yapay zeka teknolojilerinden yararlanmış olurlar.


3) Yargı ve Hukukun Üstünlüğünün Zayıflatılması


Yapay zeka, karar verme süreçlerinde kullanılabilen güçlü bir araç olarak yer almaktadır. Ancak otoriter yönetimler, Yapay Zeka'yı yargı ve adalet sistemlerinde kontrol aracı olarak kullanabilir. Mahkemeler ve hukuk sistemlerinde yapay zekaya dayalı karar verme mekanizmalarının kullanılması, otoritenin kontrolü altında bulunan bir sistem olması durumunda bu süreçleri daha az şeffaf hale getirebilir ve insan müdahalesi olmadan, sistemin adalet ilkelerine aykırı kararlar vermesine neden olabilir. Aynı zamanda bu sistemin bir sonucu olarak devletlerin kendi içlerindeki karar mekanizmaları ve yerel çapta uygulanan kararlar zarar görebilir ya da tek tipleştirme politikası ile görmezden gelinebilir. Bu da hukukun üstünlüğünün zayıflatılmasına yol açabilir.


4) Sosyal Skorlama Sistemi


Black Mirror dizisini izleyenler, "Nosedive" bölümünü ve burada insanların adları ve 5 üzerinden aldıkları puanların yer aldığı bir puanlama sistemi ile birlikte yürüdükleri sahneleri hatırlayacaktır. Bu bölümde izleyicilere, çeşitli uygulamalar aracılığıyla insanların birbirlerini puanlamaları ve herkesin birbirinin puanını görebildiği bir evren tanıtılmıştı.

Black Mirror - Nosedive Bölümü

Tabii ki Black Mirror'da işlenen bu konu, bu hâliyle bile ütopik olabilir. Çin gibi bazı ülkeler, vatandaşlarının davranışlarını puanlamak için yapay zeka tabanlı sosyal skor sistemleri geliştiriyor. Bu sistemler, bireylerin sosyal, ekonomik ve politik davranışlarını değerlendirerek onlara çeşitli haklar veya kısıtlamalar getiriyor. Otoriter rejimler, bu tür sistemleri kullanarak halkı kontrol altında tutabilir ve "istenmeyen" davranışları cezalandırabilir. Bu da insanların ifade özgürlüğü ve bireysel haklarının korunması noktasında büyük sorunlara yol açabilir.


5) Seçim Manipülasyonu ve Siyasi Baskı

Yapay zeka, seçim süreçlerini manipüle etmek veya seçmen davranışlarını etkilemek için de kullanılabilir. Otoriter yönetimler, yapay zeka destekli analizlerle seçmen davranışlarını tahmin edebilir ve propaganda çalışmalarını bu verilere göre şekillendirebilir. Donald Trump'ın ABD Başkanlık Seçimleri için 2016 yılındaki kampanyasını şekillendirmesinde ve hedef kitlesini belirlemesinde olağanüstü bir yeri bulunan Cambridge Analytica olayı akıllara gelebilir. Bu şirket ve Trump'ın kurduğu bağlantılar "skandal" olarak nitelendirilmiş ve bu konu yargıya taşınarak Cambridge Analytica ile Facebook (bugünkü Meta) şirketlerinin soruşturulması gündeme gelmişti. Yapay Zeka'nın etkin kullanımıyla beraber bu tür bir sistemin "skandal" olmaktan çıkıp hayatın gerçeği hâline geleceği ve seçmen verilerinin her türlü propaganda faaliyeti için kullanılabileceği bir düzenin oluşacağı söylenebilir. Verileri analiz edilen seçmen gruplarına yönelik hedefli manipülasyon kampanyaları, seçim sonuçlarının bu verileri kullanan siyasetçilerin lehine olmasına yol açabilir. Bu da demokrasinin temel ilkelerine zarar verebilir ve siyasi rekabeti ortadan kaldırabilir.


Sonuç


Yapay zekanın işsizlik oranlarını artırabileceği endişesi, devletlerin bu teknolojilere entegrasyon konusunda neden çekingen davrandığını anlamamıza yardımcı oluyor. Otomasyonun getirdiği işsizlik riski, toplumsal huzursuzluk, ekonomik zorluklar ve sosyal sorumluluklar, devletlerin bu alanda daha dikkatli olmasına yol açıyor. Ancak, yapay zeka teknolojilerine uyum sürecinde, toplumsal refahı koruyacak ve iş gücünün yeniden eğitilmesini destekleyecek stratejiler geliştirilirse, bu yeniliklerden hem ekonomik hem de sosyal açıdan maksimum fayda sağlanabilir. Yani, doğru bir planlama ve dikkatli bir geçiş süreciyle, yapay zekanın getirdiği fırsatları yakalamak mümkün olabilir.


Bunun yanında Yapay Zeka'nın otoriter yönetimlerin elinde bir çok tehlikeli bir araca dönüşmesi riski de bulunuyor. Gözetim, sansür, yargı kontrolü, sosyal skor sistemleri ve seçim manipülasyonu gibi yollarla, otoriter rejimler bu teknolojileri kendi iktidarlarını sağlamlaştırmak için kullanabilirler. Bu nedenle, yapay zekanın etik kullanımı ve bireysel hakların korunmasının, küresel düzeyde büyük önem taşıdığı söylenebilmektedir. Yapay zekanın sunduğu fırsatların, bireysel özgürlükleri tehlikeye atmadan insanlığın yararına kullanılmasını sağlamak için güçlü düzenlemeler ve denetimler gerekmektedir.

Comments


bottom of page